Uluslararası Türk Dili Konuşan Ülkeler Kurultayı

Yeni Türkiye 1994’ten bu yana belirli zaman aralıklarında çıkardığı özel sayılarla Türk dünyasını mercek altına almayı kendisine görev edinmiş bir dergidir. Dil, tarih ve kültür temelli stratejik bakışların sağlam, kalıcı millî politikalar belirlenmesinde vazgeçilmez olduğunu ilke edinen Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi; Türk dünyasının yakınlaşmasına yönelik çalışmalar yapan merkezlerin başında gelmektedir.

 

Türkiye-Türk dünyası ilişkilerinde Türk dili önemli bir görev üstlenmekte olup bu sahadaki gelişmelerde anahtar görevi görmektedir. Bu itibarla ortaya konulacak Türk dili araştırmalarında öncelik; yapılması gereken çalışmaların planlanması, bunların belirli dönemler içinde gözden geçirilmesi olmalıdır. Bu bakış açısı Türk dili araştırmalarının geleceğini belirsizlikten kurtaracaktır. Bu doğrultuda yapılacak faaliyetler Türk dilinin korunup yaşatılmasında, yayılmasında ve diğer dillerle rekabetinde ona birçok avantajı sağlayacaktır.

 

Bir topluluğu millet haline getiren ortak unsurların başında dil gelmektedir. Türk milleti de sahip olduğu dil sayesinde binlerce yıldır varlığını korumuş, insanlığa, medeniyete katkılar yapmıştır. İki bin yıldan bu yana takip edilen Türk diline ait söz hazineleri bazı dönemlerde Türkçeyi “imparatorluk dili” haline getirmiştir. Osmanlı Türkçesi bu sıfatı fazlasıyla hak etmektedir. Dünya artık küreselleşme döneminde olup bir yandan dillerin etkileşimi, yayılması, yok olması hızla gerçekleşirken; diğer yandan farklı iletişim biçimleri de ortaya çıkmaktadır. Küreselleşme güçlü dilleri ayakta tutarken zayıf dilleri tehdit eden de bir süreçtir. İletişim ve bilişim araçlarının geniş kitleler arasında yaygınlaşması dilimizin doğal sınırlarının dışına taşınmasını da beraberinde getirmiştir.

 

Türkoloji Avrupa ve Rusya’da iki asırlık bir geçmişe sahip olsa da ülkemizdeki tarihi 100 yıl önceye gider. Dünyanın birçok ülkesinde geçmişte yüzlerce araştırma merkezi ve üniversitede Türklerle ilgili araştırma yapan Türkolog-bilim adam; tarih, dil, kültür ve edebiyatımızla ilgili çok değerli çalışmalar ortaya koymuşlardır. Türkiye devleti ve halkı adına hepsine şükran borcumuz vardır. Son 20 yılda Türkoloji araştırmalarının merkezinin artık Türkiye olduğunu görüyoruz. Büyük devletler kalıcı ve milli politikalar geliştirirken, tarih, dil ve kültür araştırmalarından faydalanırlar. Dil, tarih, coğrafya, kültür gibi alt alanlara sahip Türkoloji aynı zamanda stratejik bakış açısına da sahip olmalı, hedef büyültüp sadece kendini değil, etrafını, çevresini, yakın ve uzak komşularını da araştırmak, öğrenmek mecburiyetindedir.

 

Hızla değişen dünyamızda son otuz yıl boyunca iletişim ve bilişim araçlarının kitleselleşmesiyle Türkçe, bir taraftan doğal sınırlarının her noktasına taşınırken diğer taraftan da Türk dünyası dediğimiz daha büyük coğrafî alanlara da ulaşır olmuştur. Kitle iletişim araçları Türkçeye bu yayılım imkânını sunarken onu bir dünya dili haline getirmiştir. Türkçe bugün tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar geniş bir alanda 320 milyonluk bir nüfus tarafından konuşulan dünyanın sayılı dilleri arasındadır.

 

Bilim, kültür, sanat, ekonomi, teknoloji vs alanlarda kurulacak işbirliği için temel şartlar gerekmekte olup, bunların başında da ortak iletişim dili gelmektedir. Ortak dil; birlik ve bütünlüğün temel unsuru olup, Türk dünyası ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki kültür köprüsü­nü kuracak, bu köprünün üzerinden diğer alanlarda da (iktisadî, ticarî, askerî, siyasî) bütünleşmeleri kolaylaştıran bir unsurdur. Tarihte kurduğumuz medeniyetimizin yeniden canlanması için eğitim işbirliğinin artırılması gelecekte büyük faydalar sağlayacaktır. Kültür, sanat ve edebiyat alanında temasların artırılması ve ortak projelerin oluşturulması Türk dil ve lehçelerini birbirine yaklaştıracak ve ortak dil birliğinin tesis edilmesinde büyük yarar temin edecektir. Türk dünyasının ortak tarih ve Türklük şuuruyla yoğrulması, gelecekteki siyasî şuurun da bu yönde şekillenmesinde önemli rol oynayacaktır. Dilde ve fikirde birlik, ortak algının geliştirilmesiyle güçlendirilmeli; Türk dünyasının düşüncelerini birbirlerine yakınlaştırmak ve ortak iş yapma kültürünü artırmak suretiyle kültürel uyumun sağlanması çalışmalarına hız verilmelidir.

 

Son yıllarda kitle iletişim araçlarının Türkçeyi ülke sınırları dışına taşıması ortak dil oluşumunda en önemli işlevi görmektedir. Türk dünyasında ortak bir alfabe, dil ve terminolojinin oluşturulması konusunda çalışmaların hızlandığı görülmektedir.  Ortak bir terminolojinin üye ülkelerdeki yayınlarda kullanılmasının, günlük hayatın yanında eğitim, bilim ve sanat alanlarında da daha fazla paylaşımı mümkün kılacağına inanıyoruz.

 

Türkçenin mevcut durumunun tespiti ve geleceğinin planlanması üzerine değerlendirmelerde bulunmak, tartışmak ve çözüm yolları üzerinde durmak amacıyla Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi; Türk Dil Kurumu”  işbirliği ile uluslararası organizasyon düzenlemeyi kararlaştırmıştır. Kurultayın amacı, Türkçe üzerine araştırma yapan uzmanları, bilim, sanat ve düşünce adamlarını bir araya getirerek sorunları belirlemek ve bu sorunlara çözüm yolları önerilmesini sağlamaktır.

 

Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi’nin Türk Dil Kurumu ile ortak olarak yaptığı Uluslararası Türk Dili Konuşan Ülkeler Kurultayı’na dört kıtaya ait 40 farklı ülkeden 320 konuşmacı katılmıştır. Konuşmacıların yarısı Türkiye’den, yarısı Türkiye dışından alanıyla ilgili çalışmaları olan akademisyenlerdir. 13-16 Kasım 2017 tarihlerinde açılış ve kapanış oturumları hariç 6 farklı salonda 56 oturum gerçekleştirilmiş olup, Türkçenin yaşı, ortak iletişim dili, alfabe meselesi, farklı ülkelerde Türkçe öğretimi, Türkçenin diğer dillerle ilişkileri, tarihi ve çağdaş Türk yazı dillerine dair konular başta olmak üzere çeşitli alt alanlarda bildiriler sunulmuştur.

 

Türk Dili Konuşan Ülkeler Kurultayı’nda sunulan bildirilerden 260’ı makaleye dönüştürülerek Yeni Türkiye dergisinin “Türk Dili Özel Sayısı”na alınmıştır. Bu özel sayıda Türkçemiz; Türkçenin Yaşı: Eski Türkçeden Orta Türkçeye, Dil ve Folklor, Türkçenin Yapı Bilgisi, Türkçenin Anlam ve Kavram Alanları: Atasözleri – Deyimler, Türkçenin Söz Varlığı, Türkçenin Ağızları, Türkoloji Araştırmaları, Şair ve Yazarların Eserlerinde Türkçe, Küreselleşme ve Kitle İletişim Araçlarında Türkçe, Dil İlişkileri- Çeviri ve Aktarma Problemleri, Türkçe Öğretimi, Bilim Dili Olarak Türkçe – Terim Meseleleri, Ortak İletişim Dili Türkçe, Ortak Alfabe ve Dil- Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan’da Latin Alfabesine Geçiş, Dil Politikaları ve Türkçe başlıklı 15 bölümde mercek altına alınmıştır.

 

Kurultayın gerçekleştirilmesinde her türlü desteği veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Başbakan Yardımcısı Sayın Fikri Işık, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Kalkınma Bakanı Sayın Lütfi Elvan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. Derya Örs, Türk Dil Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Kaçalin’e çok teşekkür ederiz.

 

Kurultayın yapılması için kendi sağlığını hiçe sayıp gece gündüz çalışan merhum başkanımız Dr. Hasan Celâl Güzel beyi saygı ve rahmetle anmaktayız. Onun bilgi ve fikirleri bizim için her daim yolumuzu aydınlatacak sönmez bir meşale olacaktır. Kurultayın düzenlenmesinde çok büyük emekleri olan ve dergimizin özel sayısının editörlüğünü üstlenen Türk Dünyası Enstitüsü Başkanımız Prof. Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ ile genel müdürümüz Murat Tazegül’e ve ekibine gayretli çalışmaları için teşekkür ederiz.

Sempozyum Programı

Sempozyum Davetiyesi

tdkukdavetiye

TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER KURULTAYI
SONUÇ BİLDİRİSİ

Kurultayımızın Değerli Katılımcıları, Kıymetli Konuklar
20. yüzyılın sonlarına doğru 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin resmen dağılmasıyla Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan Cumhuriyetleri orya çıktı, kuruldu, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk 84 yıl önce bu gelişmelerin olabileceğini bizlere şu cümlelerle duyurmuştu.

“Bugün, Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır; fakat, yarın ne olacağını, kimse, bugünden kestiremez. Tıpkı Os¬manlı gibi, tıpkı Avusturya – Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler, avuçlarından kaçabilirler. Dünya, yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman, Türkiye, ne yapacağını bilmeli¬dir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde, dili bir, inancı bir, özü bir kardeş¬lerimiz vardır. Onlara, sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız susup o günü beklemek değildir. Hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna na¬sıl hazırlanırlar; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinden bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir.”

Atatürk’ün bu sözleri bir dilek ve temenni olarak kalmadı, gerçekleşmesi için güçlü adımlar atıldı, 1924’te Bakanlar Kurulu kararı ile İstanbul Üniversitesi’nde Türkiyat Enstitüsü kuruldu, 1931’de Türk Tarih Kurumu, 1932’de Türk Dil Kurumu bu amaçlara yönelik kurulan bilimsel merkezlerden bazılarıdır.

İlki 30-31 Ekim 1992 tarihinde Ankara’da yapılan “I.Türk Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi” Türk dünyasının sorunlarını tespit etmek ve çözüm yolları önermek amaçlı bir kurultayın yapılmasının da zaruretini ortaya koymuştu.

1992’den günümüze kadar geçen sürede çeşitli kurultaylar yapılmış, buralarda Türk dünyasının problemleri ve çözüm yolları konuşulmuştur. Hükümetlere bir tavsiye niteliğinde alınan bu kararların bir kısmı ülkeler tarafından uygulanmıştır. TİKA, TÜRK- PA, Türk Keneşi, Türk Akademisi, Yunus Emre Enstitüsü, TRT Türk ve TRT Avaz kanalları gibi Türk dünyasına dönük kurumsal yapıların oluşturulması bu kurultaylarda dile getirilmiştir. Bu şekilde ortaya çıkan kurumlar Türk dili konuşan ülkeler arasında aynı zamanda dil, edebiyat, tarih, sanat, iletişim, eğitim, kültür gibi alanlarda işbirliği alanlarının gelişmesini sağlayan çok faydalı çalışmalar yapmıştır.

Dil, tarih ve kültür temelli stratejik bakışların sağlam, kalıcı milli politikalar belirlenmesinde vazgeçilmez olduğunu ilke edinen Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi; Türk dünyasının yakınlaşmasına yönelik çalışmalar yapan merkezlerin başında gelmektedir. YTSAM bünyesindeki 16 enstitü ve ona bağlı masaların birçoğunun çalışma alanları Türkiye ve Türk dünyası arasında sağlam köprüler kurulmasını hedeflemektedir. 21 ciltlik Türkler Ansiklopedisi, 10 ciltlik Genel Türk Tarihi, Yeni Türkiye’nin 2ciltlik Türk Dünyası, 11ciltlik Kafkaslar, 5 ciltlik Balkanlar, 6 ciltlik Orta Doğu özel sayıları başta olmak üzere 100 bin sayfalık bilimsel yayınlar Türk dünyası ile ilgilidir.

Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi’nin Türk Dil Kurumu ile ortak olarak yaptığı son çalışma Uluslararası Türk Dili Konuşan Ülkeler Kurultayı olmuştur. Türk Dili Konuşan Ülkeler Kurultayı’na dört kıtaya ait 40 farklı ülkeden 320 konuşmacı katılmaktadır. Konuşmacıların yarısı Türkiye’den, yarısı Türkiye dışından alanıyla ilgili çalışmaları olan akademisyenlerdir. 13-16 Kasım 2017 tarihlerinde açılış ve kapanış oturumları hariç 6 farklı salonda 56 oturum gerçekleştirilmiş olup, Türkçenin yaşı, Ortak iletişim dili, alfabe meselesi, farklı ülkelerde Türkçe öğretimi, Türkçenin diğer dillerle ilişkileri, tarihi ve çağdaş Türk yazı dillerine dair konular başta olmak üzere çeşitli alt alanlarda bildiriler sunulmuştur.

Bildirilerde Türk halkları arasında ortak iletişim dilinin Türkçe olması gerektiği güçlü bir şekilde vurgulanmıştır. Terim birliğinin sağlanması bilimsel işbirliği imkanlarını artıracak olup, bu yolda başlatılan çalışmaların kesintisiz sürdürülmesi ifade edilen konulardandır. Türk cumhuriyetlerinde kullanılan Latin esaslı alfabelerin birbirine yakınlaştırılması ve 34 harfli ortak Türk alfabesindeki harflerin tercih edilmesi gerektiği Kurultayda sunulan bildirilerde ve değerlendirmelerde en fazla dile getirilen hususlardan biridir.

Kurultayımızda ayrıca “istihdam olanakları geliştirilerek Türk dili ve edebiyatı alan eğitiminin gözden geçirilmesi; Türk dünyası için ortak bir öğretim programının oluşturulması ve Türkolog unvanı taşıyacak kişilerin niteliklerinin ayrıca belirlenmesi ile uluslararası platformlarda söz sahibi olacak isimlerin yetiştirilmesi süreci başlatılması gerektiğine dikkat çekilmiştir.

Bilişim ve teknoloji alanında ortaya çıkan hızlı değişim dilleri de etkilemektedir. Özellikle Türkiye gibi büyüyen ekonomi hedefine sahip ülkelerde bilişimle birlikte teknoloji ithalatının ardından çok sayıda terim ve sözün de beraberinde alındığı ve bu süreçte Türk yazı dillerinin, özellikle İngilizcenin istilasına açık hale geldiği görülmektedir. Kurultayımızda “Dilde birlik” hedefine ulaşılabilmesi için “işte birlik” sağlanması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Bu birliğin sağlanabilmesi için de bilişim kullanıcılarını bilinçlendirme çalışmalarının yanı sıra, bilişimin geliştirilmesine katkıda bulunanların da sürece dahil edilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Bilişimin baş döndürücü hızı ile baş edebilmek için BTK’nın (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) ve bilim insanlarının desteğini alarak, bilişim tabanlı yöntemlerle söz konusu problemlerin üstesinden gelme önerileri sunulmuştur.

Türkçe üzerindeki diğer önemli tehdit ise bilişim tabanlı yazışmalarda yapılan Türkçe kurallarına aykırı kısaltmaların yaygınlaşarak normalleşmeye başlaması olarak açıklanmıştır. Bu problemin üstesinden gelebilmek amacıyla eylül ayında başlatılan “Bilişimde Türkçe Seferberliği” çalışmalarının başarıya ulaşabilmesi için “Türkçe kurallarına uygun kullanımları yaygınlaştırmak” kadar, Türkçe kurallarına uygun yapılan “kısaltmalar” üzerinde çalışılması gerektiği de hatırlatılmıştır.

Türkiye Türkçesinin ortak iletişim dili haline gelmesi için yapılması gerekenlerin bir kısmı şöyle sıralanabilir:

1. Türkiye Türkçesini ihtiyaç duyulan bir dil haline getirmek Türk boylarının ihtiyaç duyduğu- duyacağı bilgileri internet üzerinde oluşturmak

a. Genel bir Türk-İslam Ansiklopedisi hazırlamak
b. Türk halklarının tarih, dil, edebiyat başta olmak üzere internet üzerinde kültür hayatıyla ilgili zengin malzeme oluşturmak
c. Türk televizyon yayınlarından Türk dünyasıyla ilgili yayın yapan programları maddi ve manevi olarak desteklemek
d. Türk Cumhuriyetleri özel ve resmi televizyonlarından Türkiye hakkında çok yönlü programlar hazırlanmasını özendirmek, maddi-manevi olarak desteklemek veya ortak programlar (belgeseller) hazırlamak

2. Türk Cumhuriyetleri devlet veya özel üniversitelerinde Türkiye Türkçesi dil, edebiyat ve tarih bölümleri açılmasını özendirmek. Böyle bölümler açılırsa oraları YÖK ve bakanlıklarımız kanallarıyla öğretim üyesi göndererek desteklemek

3. Türk Cumhuriyetlerinde Türkiye Türkçesi ve Edebiyatı bölümlerinde okuyan başarılı üç-beş öğrenciyi her sene Türkiye”ye davet etmek veya onların bir yıl Türk üniversitelerinde okumalarını burslar da vererek sağlamak

4. Ankara’da Türk dünyasıyla ilgili dijital bir kütüphane oluşturup buraya başta dil, tarih, edebiyat, folklor olmak üzere dünyanın her yerinde neşredilmiş eserlerin dijital kopyalarını toplamak ve genel ağ üzerinden herkesin hizmetine sunmak

Kültür Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bünyelerinde hemen her Türk halkı için en az iki tercüman – mütercim istihdam edip bunları alanlarında uzmanlaşacakları Türk yurtlarına en az 3-4 yıl göndermek. Her iki bakanlığın içinde böyle bir birim oluşturmak ve ihtiyaç sayısında gençleri burada istihdam etmek. Bu tercüman – mütercimleri her türlü resmi temaslarda görevlendirerek Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarmak

 

Türk Dili Konuşan Ülkeler Kurultayının Değerli Katılımcıları;
Türk Dünyası son iki yüz yıldır yaşamaya başladığı modernizm ile çağdaş milliyet kavramını ve bunun dahilinde milli edebiyat ve milli dil gibi bütün gelişmiş ülkelerde görülen zenginliğini elde etmiştir.

Türk dilinin ilk yazılı belgelerindeki yüksek ifade gücü, binlerce yıldır kesintisiz bir medeniyet bütünlüğü olarak yaşamış ve geniş Türk Dünyasında yazı dili daima var olmuştur.

Modernleşmenin geliştiği XIX. Yüzyılda romantizm ve gerçekçilik gibi kültürlerin güzel bir yansıması olan milliyetçilik, XIX. yüzyılı da başından beri tayin etmiştir; Osmanlı Devleti’nin son döneminde halkın konuşma dilini dayanan yeni lisan, yeni edebiyat yepyeni dil zenginlikleri olarak Türk basın ve yayın dilini, Türk roman ve tiyatro dilini meydana getirmiştir.

Türk Dünyasında “maarif” ve “ceditçi” adları ile anılan yenilikçilik veya çağdaşlık, modernizmin benzer ortak ihtiyaçları ve neticeleri olarak yankılanmıştır. Çağımızda Türkçe konuşan ülkeler yirmi kadar yazı dili ve lehçeleri ile dünya çapında bir ortak Türk uygarlığını miras alıp geliştirmiştir; bin yıl önceki Türk dünyasının büyük âlimi Kâşgarlı Mahmud’dan beri izlenen Türk kavimlerinin Türk lehçelerinin çoklu varlığı, bugün ortak kültür için asla bir engel olarak düşünülmemeli, tam aksine Avrasya’nın ortasında millî bir zenginlik olarak kabul edilmelidir.

Türk Dünyasının hem dünyaya hem birbirine açıldığı 1991 sonrasında Türk yazı dillerinin alfabe meselesi, hiç şüphesiz ki ilmî bir konu olduğu kadar toplumların hangi dünyada yaşamak istediğini yansıtan siyasî ve kültürel bir mesele olarak da yaşamakta ve çözüm beklemektedir. 1926 – 1938 döneminde Türk dünyasının büyük kısmında ortak olan Latin esaslı Türk alfabesine Türkiye Cumhuriyeti milli alfabe konumu ile devam ederken; Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan’ın ve nihayet Kazakistan’ın Latin alfabesine dönmesi, kurultayda ortak şekilde samimî bir heyecanla alkışlanmıştır.

Bütün Türklerin ortak bir vatanda ortak yaşayışı köklü bir tarihe dayanan büyük bir ülkü olarak kalırken; çağımızın siyasî ve kültürel gerçekliğinde Türk Dünyasının ortak vatanının Türk dili olduğunu bütün eğitim hayatımıza sindirecek tedbirler almak mutlak gerekliliktir.

Bağımsızlığı uluslararası toplumda kabul edilen ve tabii egemenlik hakları bulunan çağımızdaki Türk Cumhuriyetlerinin dil konusundaki güçleri komşu ülkelerde azınlık gibi yaşayan Türk toplumları için bugün söz konusu bile değildir. Dolayısıyla var olan Türk yazı dilleri ve lehçelerinin hâlen içinde bulundukları dil ölümü tehlikesine dikkat ederek kapsamlı dil politikaları geliştirilmesi şarttır.

Türk Dünyasının tarihteki ortak dilden miras kalan çok zengin lehçeler ve devlet dilleri tablosunun, kardeşlerin birbirine saygısı ve samimî sevgisi ile büyük bir işbirliğini meydana getireceği gün gibi açık bir gerçekliktir.

Ortak dili, Türklere “tercüman” olan gazetesinde kullanıp “dilde, fikirde, işte birlik” ülküsünü bugün de canlı duran bir miras halinde bırakan Gaspıralı İsmail Bey, yaşayan kuşaklara da öncü olacak büyük bir tecrübeyi meydana getirmiştir.

Kurultayımız, çağımızın iletişim ve teknoloji imkânları ile birbirine açık duran ve her zaman ulaşabilen büyük Türk dünyasını, bütün komşularını barışa çağıran Türk dili esaslı büyük bir medeniyet olarak dünyanın saygı duyulan bir varlığı olarak görmektedir.

 

Düzenleme Kurulu olarak kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Sempozyumdan Görüntüler